Sokak hayvanları ile bir arada yaşıyoruz. Bu hayvanları hatırlamaya çalışalım. Köpekler, kediler, güvercinler, kargalar, serçeler, kuğular, dağ kirpileri, arılar, martılar. Bu hayvanlarla gün içinde sık sık karşılaşırız. Göl ve derelerdeki hayvanları da yarı sokak hayvanı sayabiliriz. Doğada yaşayan hayvanlardan farkı, insanlarla yaşamaya alışkın olmalarıdır. Bu hayvanlar görebildiğimiz hayvanlar. Göremedikleriniz de var. Hayvanlar, insanlar gibi üretim yapamadıkları için bizim üretimimizde onların da hakları var.
Peki bu dostlarımız için neler yapılabilir? Bu konu ile ilgili elbette yasal düzenlemeler de var, sosyal örgütlerde var ama yetersiz.
Çünkü bu hayvanların sadece suya yemeğe ihtiyacı yok. Barınacak yere ihtiyacı var, sağlık hizmeti almaya ihtiyacı var.
Her tür yerleşim yeri, fabrika, okul, işyeri vs. bu hayvanlara karşı sorumlu olmalıdır. Yasal düzenleme ile bu hayvanlara, evlerde, çatılarda, mahallelerde, sokaklarda, statlarda, camilerde, okullarda yuva barınak yapılmalıdır. Kadim milletimizin kurduğu medeniyetlerden, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinden kalma tarihi yapılarda, sulaklar ve yuvalar olduğunu görürüz. Dinimiz İslam’ın da bu konularda kucaklayıcı emirleri ve hadisler, kıssalar mevcuttur.
Medeni bir toplum, çağdaş bir toplum olacaksak, bu tür insancıl fıtrata uygun konularda, devlet ve millet olarak çok şeyler yapmalıyız.